Hastanın doktoru ve fonksiyonel tıbbı tanıması için yapılan yaklaşık yarım saatlik bir hekim-hasta görüşmesidir. Bu arada doktor da fonksiyonel tıp yaklaşımının uygun olduğu veya yararlı olamayacağı hastalıkların varlığını araştırır. Aynı zamanda, hastanın da fonksiyonel tıp yaklaşımının gerektirdiği işbirliğine uygun motivasyonu, iradesi ve azmini sorgular.
Çünkü, fonksiyonel tıp yaklaşımı herkes için uygun değildir, mümkün değildir ve her hastanın yapabileceği bir iş değildir. Hastalarımız bizden çok şey ümitlenerek gelirler. Bizden çok şey beklerler. Biz de onlardan çok şey bekleriz.
"Aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemek saçmalıktır." der Albert Einstein.
O güne kadar yaptığı, yapmadığı her şeyi aynı şekilde yapıp, yaşam tarzlarında köklü değişiklikler yapma konusunda hevesli olmayanlarda, farklı bir sağlık durumu beklemek pek de akıllıca değildir.
Peki öyleyse, biz hastalarımızdan ne bekleriz?
Bir öğrenme süreci başlatırız. Sağlığını bozan şeyleri araştırır, bulur, öğreniriz, sonra hastamıza öğretmek isteriz. Nasıl düzeltebileceğine dair kararlar alırız, önlemler ve yöntemler belirleriz, hastamızdan bunları uygulamasını bekleriz. Aşama aşama iyileşme sürecinde, doğal olarak zaman zaman ilerlemeler, zaman zaman gerilemeler yaşanır. Bu dalgalanmalarda motivasyonunun kaybolmamasını bekleriz.
Fonksiyonel tıp uygulamalarında, hasta sporcu, hekim antrenör gibidir. Oyuna hasta çıkacak, maçı o kazanacaktır. Ama yolu gösterecek olan, bilgisiyle, tecrübesiyle, gayretiyle antrenördür, yani hekimdir. Antrenör sahaya çıkamaz, topa vuramaz; golü atacak veya atamayacak olan sporcudur.
İyi bir antrenör yetenekli ve arzulu bir sporcu adayını maratona hazırlayabilir. Yeteneksiz ama arzulu bir aday ile de çalışılabilir. Ama arzu yoksa yetenek olsa da, olmasa da fark etmez, hiç başlamamak en iyisidir. Boşa zaman kaybı olmaması hem antrenör, hem de sporcu için en doğru yoldur.
Bu ilk görüşmede bu karar verilmeye çalışılır.
***
Kimler süreci tamamlayabilir, fonksiyonel tıp ile iyileşebilir?
1. Mantığı dürtülerinden ve arzularından daha güçlü olanlar. İradelerine söz getirmekte zorlanmayanlar, ya da zorla da olsa inandıkları gerekeni yapabilenler.
2. Aslında kendisini disipline etmek konusunda pek hevesli olmasalar da, gerçekten kronik hastalığından bezdiği için: "Ne gerekiyorsa yapayım, yeter ki sağlığım geri gelsin." aşamasına kadar bunalmış olanlar.
3. Daha önce fonksiyonel tıp ile "değişen" bir arkadaşlarını veya yakınlarını canlı örnek olarak görüp kendileri de iyileşmek arzusu ile başvuranlar.
Kimler fonksiyonel tıp ile iyileşemez?
Daha önceki tedavilerinden alamadığı sonucu, fonksiyonel tıp ile de elde edemeyeceğine ön yargılı olarak "inanmış" olanlar. Bunlar yakınlarını da ikna ederler hastalıklarını kimselerin iyileştiremeyeceğine. Hatta, bizleri de ikna etmeye çalışırlar. Çünkü, kendilerini o çıkmaza sokmuş olan yaşam tarzlarını neredeyse kutsal bilip sorumluluk almazlar. Mucizevi yöntemler ararlar. Onları da denerler, sonuç alamadıklarında yine haklı çıktıklarını düşünürler, içten içe sevinirler. Onları kimseler "iyi edememektedir." Daha sonra başka yeni mucizelerin peşine koşmaya devam ederler.
Fonksiyonel tıp sürecinden sonuç alınamayacaksa, hasta da, maddi manevi kayıplara girmesin, hekim de emek kaybı ve hayal kırıklığı yaşamasın. Herkes ayrı ayrı yollarına bildikleri gibi devam etsin...
İyileşmek arzusu, ümidi ve motivasyonu olanlarla, zirve için yola çıkılabilir. Sayfanın üstündeki resimdeki gibi doruklara ulaşılabilir...
Fonksiyonel tıp kavramı ile tanışmış, zaten azimle kendince gayret eden, bu nedenle profesyonel bir yol gösterici arayışında olan kişiler için bu "ilk görüşme" sürecine gerek yoktur, atlanabilir...